Doğu Cephesi Savaşı Nasıl Sona Erdi? Bilmeniz Gerekenler
Hey guys, tarihin tozlu sayfalarına şöyle bir dalalım mı? Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nın en çalkantılı ve acımasız cephelerinden biri olan Doğu Cephesi'nin nasıl nihayete erdiğini merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz. Rus İmparatorluğu'nun yıkılışını ve yepyeni bir dünya düzeninin ipuçlarını barındıran bu cephe, sadece askeri çatışmalarla değil, aynı zamanda diplomatik dehaların ve acımasız pazarlıkların da sahnesi olmuştu. Genellikle Batı Cephesi'nin siper savaşları daha çok konuşulsa da, Doğu Cephesi'ndeki savaşın bitişi, dünya tarihini derinden etkileyen ve günümüze kadar uzanan sonuçlara yol açan olaylar zincirinin en kritik halkalarından biriydi. Rusya'nın içinde bulunduğu iç karışıklıklar, devrimler ve akıl almaz kayıplar, bu devasa ülkeyi barış masasına oturmaya zorlarken, karşısındaki Almanya ve müttefikleri ise bu durumu kendi lehlerine çevirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacaktı. İşte bu karmaşık sürecin sonunda, Doğu Cephesi'ndeki savaşı resmen sonlandıran antlaşma imzalandı. Bu antlaşma, sadece bir ateşkes ya da barış anlaşması olmaktan çok öte, Avrupa haritasını yeniden çizen, milyonlarca insanın kaderini etkileyen ve sonraki on yılların siyasi dengelerini belirleyen bir dönüm noktasıydı. Bugün, o dönemin detaylarına inerek, Brest-Litovsk Antlaşması adı verilen bu kritik anlaşmanın neden bu kadar önemli olduğunu, hangi şartlar altında imzalandığını ve uzun vadede nasıl sonuçlar doğurduğunu hep birlikte keşfedeceğiz. Hazır mısınız, çünkü bu hikaye, sadece savaşın değil, aynı zamanda siyasetin, fedakarlığın ve bazen de çaresizliğin bir destanıdır. Bu büyük savaşın en kanlı sahnelerinden birinde yaşananlar, sadece askeri stratejileri değil, aynı zamanda insan ruhunun direncini ve siyasi iradenin gücünü de gözler önüne sermişti. Hadi gelin, bu önemli tarihsel olayın perde arkasına birlikte göz atalım ve Doğu Cephesi'nin o dramatik sonunu aydınlatalım.
Doğu Cephesi'nin Dramatik Sonları: Neden Bir Antlaşmaya İhtiyaç Duyuldu?
Doğu Cephesi'ndeki savaşın sonunu getiren antlaşmaya neden bu kadar büyük bir ihtiyaç duyulduğunu anlamak için, öncelikle Rusya'nın 1917 yılına gelindiğinde ne halde olduğunu bilmemiz gerekiyor, arkadaşlar. Düşünsenize, koca bir imparatorluk, tarihin en kanlı savaşlarından birinin ortasında, hem dışarıdan düşmanlarla boğuşuyor hem de içeriden kaynayan kazan misali devrim rüzgarlarıyla savruluyordu. Rusya, Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinden beri inanılmaz kayıplar vermişti; milyonlarca asker ya ölmüş, ya yaralanmış ya da esir düşmüştü. Askerlerin morali dibe vurmuştu, cephane ve erzak sıkıntısı had safhadaydı ve halk artık savaşın bitmesini çaresizce istiyordu. Kışın soğuğu, açlık ve cephedeki bitmek bilmeyen başarısızlıklar, Çarlık rejimine duyulan öfkeyi daha da körüklemişti. 1917'ye gelindiğinde, Şubat Devrimi patlak verdi ve Çar II. Nikola tahtı bırakmak zorunda kaldı. Yerine geçen Geçici Hükümet, halkın barış isteğine rağmen savaşa devam etme kararı aldı, ancak bu karar, halkın ve askerlerin giderek artan hoşnutsuzluğunu daha da artırdı. İşte tam da bu noktada, Ekim Devrimi gerçekleşti ve Bolşevikler, Vladimir Lenin liderliğinde iktidara geldi. Lenin'in en önemli vaatlerinden biri, derhal barış yapmaktı. Zira Bolşevikler, iktidarlarını sağlamlaştırmak ve ülkenin içine düştüğü kaostan kurtulmak için savaştan çekilmek zorunda olduklarını çok iyi biliyorlardı. Ülke ekonomisi çökmüş, sanayi durmuş, tarım bitmişti; şehirlerde açlık kol geziyordu. Cephede ise Alman orduları ilerleyişini sürdürüyor, Rus savunması her geçen gün daha da zayıflıyordu. Rusya için bu savaşın sürdürülebilirliği tamamen sona ermişti. Bu çaresizlik ve iç kargaşa ortamı, Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran bir antlaşmanın kaçınılmaz hale gelmesine neden oldu. Bolşevik Hükümeti için barış, iktidarlarının devamı ve yeni bir Rusya kurma idealinin temel şartıydı, ne pahasına olursa olsun.
Rusya'nın bu denli çetin bir duruma düşmesi, sadece askeri başarısızlıklarla açıklanamazdı. Ülkenin altyapısı, lojistik imkanları ve idari yapısı, modern bir savaşı yürütebilecek kapasiteden çok uzaktaydı. Rus ordusu, sayıca kalabalık olmasına rağmen, eğitim, teçhizat ve komuta kademesinde ciddi eksiklikler yaşıyordu. Savaşın uzaması, bu eksiklikleri daha da derinleştirdi ve askerlerin savaşma isteğini tamamen yok etti. Cepheden kaçışlar arttı, isyanlar patlak verdi ve ordu disiplini tamamen çözüldü. Bolşeviklerin "Barış, Toprak, Ekmek" sloganı, halkın ve askerlerin derin özlemlerine tercüman oluyordu. Bu durum, Orta Avrupa Devletleri, özellikle de Almanya için büyük bir fırsat anlamına geliyordu. Almanya, Batı Cephesi'ndeki çıkmazı kırmak ve tüm gücünü tek bir cepheye yoğunlaştırmak için, Doğu'da barışı sağlamanın hayati önemde olduğunu görüyordu. Bu yüzden, Rusya'nın barış teklifini büyük bir hevesle karşıladılar ve müzakereler için zemin hazırlandı. Ancak bu barış, Rusya için çok ağır şartlar içerecekti, çünkü karşı taraf, Rusya'nın içinde bulunduğu zayıf durumu sonuna kadar sömürmekte kararlıydı. Kısacası, Doğu Cephesi'ndeki savaşın bitişi, Rusya'nın içten dışa çöküşünün ve yeni bir siyasi düzenin doğuşunun kaçınılmaz bir sonucuydu.
Brest-Litovsk Antlaşması'na Giden Yol: Zorlu Müzakereler
Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran antlaşma olan Brest-Litovsk Antlaşması'na giden yol, tam anlamıyla bir diplomasi ve güç mücadelesi örneğiydi, arkadaşlar. 1917 sonlarında Bolşevikler iktidarı ele geçirdikten hemen sonra, Lenin'in "derhal barış" vaadi doğrultusunda, Orta Avrupa Devletleri'ne ateşkes çağrısı yapıldı. Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan'dan oluşan bu ittifak, Rusya'nın içindeki karışıklığı bir fırsat olarak görerek, Brest-Litovsk'ta müzakere masasına oturdu. Rus delegasyonuna başlangıçta Lev Troçki gibi önemli Bolşevik liderler başkanlık ediyordu ve onların amacı, dünya devrimi ideolojileri doğrultusunda ilhaksız ve tazminatsız bir barış sağlamaktı. Yani kimse kimseden toprak almasın, kimse kimseden para talep etmesin istiyorlardı. Ancak karşınızda, dört yıldır savaşın tüm yükünü çeken ve bu fırsatı kaçırmak istemeyen bir grup devlet varken, bu idealist yaklaşımın pek de karşılığı olmadı, arkadaşlar. Alman tarafı, özellikle General Max Hoffmann ve Dışişleri Bakanı Richard von Kühlmann, Rusya'nın zayıflığından sonuna kadar faydalanma niyetindeydi. Müzakereler, Kasım 1917'de başlayan ateşkes görüşmeleriyle birlikte Brest-Litovsk şehrinde, o dönemde Alman işgali altındaki bir Rus kalesinde gerçekleşti. Rusya'nın talepleri ile Orta Avrupa Devletleri'nin sert ve tavizsiz tutumu arasında derin bir uçurum vardı. Ruslar, savaşan uluslar arasında uluslararası dayanışma ve devrimci ilkeler üzerinden barış umarken, Almanlar ise gerçekçi ve pragmatik bir yaklaşımla, kendi çıkarlarını maksimum düzeyde sağlama peşindeydi. Bu durum, müzakereleri son derece gergin ve inişli çıkışlı bir hale getirdi.
Rus delegasyonu, bolşevik devriminin dünyaya yayılacağı inancıyla, başlangıçta Alman işgalindeki topraklardan çekilmeyi reddetme gibi radikal bir tutum sergiledi. Troçki'nin 'ne savaş ne barış' (no war, no peace) olarak bilinen stratejisi, yani Alman ordularının daha fazla ilerleyişini durdurmak için barış yapmadan savaşı tek taraflı olarak sona erdirme çabası, Almanya tarafından kabul görmedi. Troçki, bu stratejiyle hem Bolşeviklerin uluslararası prestijini korumayı hem de Almanları diplomatik olarak sıkıştırmayı hedefliyordu. Ancak Alman ordusu, Troçki'nin bu hamlesine karşı cephede yeniden ilerlemeye başladı. Bu durum, Bolşevik hükümetini çok zor bir duruma düşürdü. Almanların ilerleyişi, Bolşevik iktidarı için gerçek bir tehdit oluşturdu ve Lenin, her ne pahasına olursa olsun bir barışın imzalanması gerektiğini savundu. Çünkü yeni kurulan rejim, Alman ordularının ilerlemesi karşısında ayakta kalacak güce sahip değildi. Lenin, devrimi kurtarmak adına toprak tavizi vermenin kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Bu karar, Bolşevikler içinde bile büyük tartışmalara ve bölünmelere yol açtı. Bazıları, bu kadar ağır şartlar altında barış yapmanın devrimci ideallere ihanet olacağını düşünürken, Lenin ve destekçileri, gerçekçiliğin ve devrimin hayatta kalmasının daha önemli olduğunu savundular. Sonunda, Lenin'in pragmatik yaklaşımı galip geldi ve Rus delegasyonu, Almanların dayattığı çok daha ağır şartları kabul etmek zorunda kaldı. Bu, Doğu Cephesi'ndeki savaşın bitişinin ne kadar acımasız ve zorlu bir sürecin sonucu olduğunu gösteriyor.
Brest-Litovsk Antlaşması'nın Maddeleri ve Şok Edici Şartları
Arkadaşlar, Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran Brest-Litovsk Antlaşması'nın maddeleri, dönemin Rusya'sı için gerçekten şok edici ve yıkıcıydı. Bu antlaşma, 3 Mart 1918'de imzalandığında, Rusya'yı hem toprak hem de ekonomik anlamda inanılmaz derecede küçülten bir belge oldu. Antlaşmanın en belirgin maddesi, Rusya'nın çok geniş toprakları kaybetmesiydi. Düşünsenize, Polonya, Litvanya, Letonya, Estonya ve Beyaz Rusya'nın büyük bir kısmı artık Rusya'nın kontrolünden çıkıyor, Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın etki alanına giriyordu. Bu bölgeler, Rus İmparatorluğu'nun batıdaki önemli tampon bölgeleriydi ve bu kayıp, ülkenin stratejik derinliğini ciddi şekilde azaltıyordu. Yetmedi, Ukrayna, bağımsız bir devlet olarak tanındı ve Alman koruması altına alındı. Ukrayna, Rusya'nın tahıl ambarı ve önemli sanayi bölgelerinden biriydi, bu yüzden buranın kaybı, Bolşevik hükümeti için büyük bir ekonomik darbe anlamına geliyordu. Ayrıca, Finlandiya ve Gürcistan gibi bölgelerin de Rusya'dan bağımsızlığını kazanması ya da Osmanlı İmparatorluğu'na Kars, Ardahan ve Batum'un (Elviye-i Selase) bırakılması gibi maddeler, Rusya'nın Avrupa ve Kafkasya'daki nüfuzunu neredeyse sıfırlıyordu. Bu toprak kayıpları, Rusya'nın yüz ölçümünün yaklaşık dörtte birini, nüfusunun üçte birini ve tarım arazilerinin yaklaşık yarısını kaybetmesi anlamına geliyordu. Yani arkadaşlar, Doğu Cephesi'ndeki savaşın bedeli, Rusya için akıl almaz derecede ağırdı.
Antlaşma sadece toprak kayıplarıyla sınırlı değildi; ekonomik ve askeri anlamda da Rusya'ya ağır yükümlülükler getiriyordu. Rusya, Almanya'ya büyük miktarda savaş tazminatı ödemeyi kabul etti. Bu tazminat, çoktan çökmüş olan Rus ekonomisi için yeni bir kambur demekti. Askeri açıdan ise, Rusya'nın ordusunu tamamen terhis etmesi ve Karadeniz Filosu'nu da Almanlara teslim etmesi gibi maddeler vardı. Bu maddeler, yeni kurulan Bolşevik rejiminin askeri gücünü neredeyse tamamen yok ediyordu ve ülkeyi dış müdahalelere karşı savunmasız bırakıyordu. Ayrıca, Bolşevikler, propaganda faaliyetlerini durdurmayı ve Almanya ile müttefiklerinin iç işlerine karışmamayı taahhüt ettiler. Bu, Almanların, Rus Devrimi'nin kendi ülkelerine yayılmasından duyduğu korkunun bir yansımasıydı. Bu şok edici şartlar, Rusya'da büyük bir infiale yol açtı. Bolşevik Partisi içinde bile antlaşmaya karşı çıkan çok sayıda kişi vardı. Ancak Lenin, devrimin hayatta kalması için bu acı verici tavizlerin kaçınılmaz olduğunu savunarak, antlaşmanın imzalanmasında kilit rol oynadı. O dönemde, Doğu Cephesi'ndeki savaşın bitişi, Rusya için bir felaket olarak algılansa da, Lenin için daha büyük bir felaketi önlemenin tek yoluydu. Bu antlaşma, uluslararası hukukun ve ulusların kaderini değiştiren acı bir örneği olarak tarihe geçti.
Antlaşmanın Kısa ve Uzun Vadeli Sonuçları: Neden Bu Kadar Önemliydi?
Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran Brest-Litovsk Antlaşması, sadece kâğıt üzerinde kalmış bir belge değildi, arkadaşlar; hem kısa hem de uzun vadede dünya siyasetini derinden etkileyen çok önemli sonuçlar doğurdu. Antlaşmanın en acil sonucu, Almanya ve müttefikleri için Doğu Cephesi'nde büyük bir rahatlama sağlamasıydı. Düşünsenize, milyonlarca Alman ve Avusturya-Macaristan askeri, artık Batı Cephesi'ne kaydırılabiliyordu. Bu, Almanya'ya 1918 bahar taarruzlarında büyük bir avantaj sağladı ve Batı Cephesi'ndeki müttefikler için ciddi bir tehdit oluşturdu. Bir süre için Almanya, tek cephede savaşma lüksüne sahip oldu ve bu, savaşın gidişatını kısa vadede önemli ölçüde etkiledi. Rusya içinse, antlaşma, iç savaşın fitilini ateşleyen önemli bir faktör oldu. Bolşeviklere karşı çıkan Beyaz Ordu güçleri ve çeşitli anti-Bolşevik gruplar, antlaşmanın ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal ettiği ve ulusal onuru zedelediği gerekçesiyle daha da güçlendi. Bu durum, Rusya'yı kanlı bir iç savaşa sürükledi ve yıllarca sürecek korkunç bir çatışma döneminin başlangıcı oldu. Ayrıca, antlaşma ile bağımsızlık kazanan veya Alman etkisi altına giren Baltık ülkeleri, Polonya ve Ukrayna gibi yeni devletlerin ortaya çıkması, Avrupa'nın siyasi haritasını kökten değiştirdi. Bu, ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesi açısından önemli görünse de, aslında büyük güçlerin çıkar çatışmalarının bir sonucuydu ve bölgedeki gerginlikleri daha da artırdı.
Antlaşmanın uzun vadeli etkileri, aslında çok daha kapsamlı ve kalıcı oldu, sevgili dostlar. Her ne kadar Almanya'nın genel olarak Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmesiyle, Brest-Litovsk Antlaşması'nın birçok maddesi geçersiz hale gelse de, bu antlaşma gelecekteki sınırların ve ulusal kimliklerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. Örneğin, Polonya ve Baltık ülkelerinin bağımsızlıkları, antlaşma sonrası dönemde uluslararası alanda tanınarak kalıcı hale geldi. Bu durum, Sovyetler Birliği'nin batı sınırlarının belirlenmesinde ve Doğu Avrupa'nın siyasi coğrafyasının oluşumunda temel bir referans noktası oldu. Antlaşma aynı zamanda, Bolşevik rejiminin hayatta kalmasını ve iktidarını sağlamlaştırmasını sağladı. Lenin'in tavizci barış stratejisi, her ne kadar ağır bir bedeli olsa da, Bolşeviklerin devrimi korumasına ve ardından iç savaşı kazanarak Sovyetler Birliği'ni kurmasına olanak tanıdı. Yani, bugün bildiğimiz Sovyetler Birliği'nin temelleri, bir bakıma bu antlaşma ile atıldı desek yeridir. Ayrıca, Almanya'nın savaş sonrası yaşadığı hüsran, özellikle de bu antlaşma ile kazandığı toprakların büyük kısmını kaybetmesi, Versay Antlaşması'nın getirdiği öfkeyle birleşerek, İkinci Dünya Savaşı'nın çıkışında rol oynayan milliyetçi ve revizyonist duyguları körükledi. Kısacası, Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran bu antlaşma, sadece bir savaşın bitişini değil, yepyeni bir dünyanın kuruluşunu ve gelecekteki çatışmaların tohumlarını da içinde barındırıyordu. Bu yüzden, Brest-Litovsk Antlaşması'nı anlamak, sadece Birinci Dünya Savaşı'nı değil, 20. yüzyılın tamamını anlamak demektir.
Tarihteki Yeri: Bir Antlaşmadan Daha Fazlası
Arkadaşlar, Brest-Litovsk Antlaşması'nın tarihteki yeri, sadece bir barış anlaşması olmanın çok ötesindedir. Bu antlaşma, bir imparatorluğun yıkılışını, bir devrimin hayatta kalmasını ve yeni ulus devletlerin doğuşunu sembolize eden karmaşık ve çok katmanlı bir olaylar dizisinin merkezindedir. Öncelikle, savaşın acımasız gerçeklerini ve siyasi pragmatizmin ne denli güçlü olabileceğini gösteren keskin bir ders niteliğindedir. Lenin'in, Bolşevik devrimini kurtarmak adına kendi ideallerinden ödün vererek Almanların ağır şartlarını kabul etmesi, siyasetin sadece ideolojilerden ibaret olmadığını, bazen hayatta kalmak için zorlu fedakarlıklar yapılması gerektiğini de ortaya koymuştur. Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran bu belge, aynı zamanda uluslararası hukuk ve diplomasi tarihinde de önemli bir örnek teşkil eder. Büyük bir güç olan Rusya'nın, içinde bulunduğu zayıflık ve kaos nedeniyle nasıl dikte edilmiş bir barışa razı olmak zorunda kaldığını gözler önüne sermiştir. Bu durum, uluslararası ilişkilerde güç dengelerinin ne kadar kritik olduğunu ve zayıf tarafın her zaman daha ağır bedeller ödemek zorunda kalabileceğini acı bir şekilde hatırlatır. Antlaşma, Rusya'nın Avrupa'dan belli bir süre için çekilmesini de işaret ediyordu; bu durum, Doğu Avrupa ve Orta Avrupa'da Alman hegemonyasının kısa süreliğine de olsa kurulmasına zemin hazırladı. Ancak bu hegemonyanın ömrü kısa oldu, çünkü Birinci Dünya Savaşı'nın genel gidişatı değiştiğinde, Brest-Litovsk'un kaderi de değişti. Bu antlaşma, bir dönemin kapanışı ve yeni bir dönemin habercisiydi, kesinlikle sadece kâğıt üzerindeki bir anlaşmadan çok daha fazlasıydı.
Neden Hala Konuşuluyor?
Brest-Litovsk Antlaşması, bugün bile tarihçiler ve siyaset bilimciler tarafından yoğun bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Peki, neden? Çünkü bu antlaşma, sadece Birinci Dünya Savaşı'nın sonunu değil, aynı zamanda 20. yüzyılın jeopolitik sahnesini şekillendiren birçok faktörün kesişim noktasıydı. Sovyetler Birliği'nin yükselişi, Avrupa'nın yeniden yapılanması, milliyetçilik akımlarının güçlenmesi ve hatta İkinci Dünya Savaşı'na giden süreçteki gerilimler, bu antlaşmanın gölgesinde incelenir. Doğu Cephesi'ndeki savaşın bu dramatik bitişi, aynı zamanda savaşın sadece cephede değil, diplomatik masada da kazanılıp kaybedilebileceğinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Rusya'nın bu antlaşma ile kaybettiği topraklar, daha sonra Sovyetler Birliği'nin Batı sınırlarını yeniden kurma çabalarına da zemin hazırlamış, hatta İkinci Dünya Savaşı sonrası Doğu Avrupa'daki Sovyet etkisinin oluşmasında da dolaylı bir rol oynamıştır. Bu karmaşık ve derinlemesine sonuçları olan antlaşma, tarihin önemli dönüm noktalarından biri olarak hafızalardaki yerini koruyor. Brest-Litovsk, bize savaşın sadece fiziksel yıkımını değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal dönüşümlerini de gösteren güçlü bir hatırlatıcıdır.
Sonuç: Doğu Cephesi'ndeki Barışın Acı Mirası
Evet arkadaşlar, gördüğünüz gibi Doğu Cephesi'ndeki savaşı sonlandıran antlaşma olan Brest-Litovsk, basit bir barış anlaşmasından çok daha fazlasıydı. Bu, Rus İmparatorluğu'nun dramatik çöküşünü, Bolşevik Devrimi'nin hayatta kalma mücadelesini ve Avrupa'nın siyasi haritasının kökten yeniden çizilmesini simgeleyen tarihi bir dönüm noktasıydı. Rusya için inanılmaz derecede ağır ve utanç verici şartlar içerse de, Bolşevik liderliği için devrimi ve yeni rejimi kurtarmanın tek yoluydu. Almanya içinse, Batı Cephesi'ne odaklanma ve savaşı kazanma umudu veren kısa süreli bir zafer anlamına geliyordu. Ancak tarihin cilvesi olsa gerek, Almanya'nın kendi kaderi de kısa süre sonra değişecek ve Brest-Litovsk'un hükümleri geçersiz hale gelecekti. Yine de, bu antlaşmanın uzun vadeli etkileri, Polonya'dan Ukrayna'ya, Baltık ülkelerinden Rusya'nın kendi iç siyasetine kadar birçok alanda hissedildi ve 20. yüzyılın geri kalanını şekillendiren temel taşlarından biri oldu.
Bu hikaye bize şunu hatırlatıyor: savaşlar sadece cephede bitmiyor, bazen masada da acımasızca sonuçlanıyor. Ve bu sonuçlar, nesiller boyu sürecek etkiler bırakabiliyor. Brest-Litovsk Antlaşması, hem diplomatik stratejilerin gücünü hem de çaresizliğin getirdiği zorlu seçimleri gözler önüne seren tarihi bir ders niteliğindedir. Umarım bu yazı, Doğu Cephesi'ndeki savaşın nasıl ve neden sona erdiğine dair kafanızdaki soruları yanıtlamıştır. Tarihin bu önemli ve çoğu zaman göz ardı edilen kısmını anlamak, günümüz dünyasını ve uluslararası ilişkileri daha iyi kavramamıza yardımcı olacaktır. Bir sonraki tarih yolculuğumuzda görüşmek üzere, kendinize iyi bakın!